Avrupa çapında elektromobilite ve sürdürülebilir ulaşımı teşvik eden bir sivil toplum kuruluşu olan Avere’nin Türkiye başkan yardımcısı Haluk Sayar’la bir araya geldik. Kendisiyle elektrikli araç sektörünü ve derneğin yaptığı çalışmaları konuştuk.
İlk defa ortaya çıktıkları 19. yüzyıldan itibaren çevre dostu ulaşım imkanı sunan elektrikli araçlar, küresel ısınmayla etkin mücadele etme kararı alan ülkelerin desteğiyle yeniden popüler hale geldi. Sahip oldukları teknolojiler sayesinde elektrikli araçlar; kullanıcılarına, maliyet, konfor ve güvenli yolculuk fırsatı yaşatıyor.
Sizi tanıyabilir miyiz? Kariyer hayatınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Avere Türkiye Elektro Mobilite Derneği başkan yardımcısıyım. Makine mühendisiyim. 1989 yılında mezun oldum. Arkasından 3 yıl kadar Amerika’da bulundum. Burada enerji ekonomisi üzerine çalıştım. Arkasından Türkiye’de yine enerji alanında özellikle yenilenebilir enerji alanında uzun yıllar çalıştım ve son 6 yıldan beri de elektromobilite alanında çalışıyorum. Dernek ile ilgili faaliyetleri yürütüyorum.
Dernek olarak yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Derneğimiz 4 yıl önce kuruldu. Avere Elektro Mobilite Derneği esasında uluslararası bir dernek. 18 Avrupa ülkesinin üye olduğu bir dernek. Biz de 4 yıl önce, 17. üye olarak derneğe taraf olduk. Türkiye’de özellikle elektromobilitenin gelişmesi, elektrikli araçların yaygınlaşması, sağlıklı olarak büyümesi için çalışmalar yapıyoruz. Bunun için gerek iş dünyasından gerek kamudan gerekse üniversiteden birçok grubu bir araya getirerek iş birlikleri yürütüyoruz.
Derneğin üye sayısı nedir?
Avere uluslararası bir dernek. Derneğimizin Avrupa tarafında doğrudan ya da dolaylı olarak 2650 üyesi var. Türkiye’deki kurumsal üye sayımız da 52. Toplamda 18 üye ülke ile temsil edilen derneğimiz, Avrupa’nın en kapsamlı temsil gücü olan sivil toplum kuruluşlarından bir tanesi.
Üyelerinizle yaptığınız çalışmalardan da bahseder misiniz?
Yeni bir sektör elektromobilite. Elektrikli araçlar yeni yeni Türkiye’de gündemimize giriyor. Fakat çok hızlı bir şekilde ivme aldı. Sadece otomotiv sektörünü ilgilendiren bir alan değil. Birçok alanın multidisipliner olarak bu işin içinde olması gerekiyor. Elektronik ve kimyanın bu işin içinde olması gerekiyor. Fizik zaten bu işin temelini oluşturuyor. Dolayısıyla sadece otomotiv sektörü değil bizim diğer sektörleri de birleştirme yapımız var, bir misyonumuz var. Türkiye’de bunu gerçekleştiriyoruz.
Elektromobilite derken tam olarak ne kastediyorsunuz biraz daha açar mısınız?
Mobilite hareketlilik anlamına geliyor biliyorsunuz. İngilizce’deki karşılığı mobility olan kelimenin anlamı ‘bir yerden bir yere varmak’. Bir yerden bir yere varmak. Elektromobilite ise elektrik kullanarak bir yerden bir yere gitme hareket etme anlamına geliyor. Dolayısıyla elektrikli araçları da elektromobilitenin ilk parçaları ilk bileşeni olarak kabul edebiliriz. Ama sadece elektrikli otomobiller değil esasında scooter’lar da… Micromobilite elektromobilitenin bir alanı ya da elektrikli otobüsler, hatta trenler, uçaklar, gemiler hepsi eğer elektrikle tarif ediliyorsa ve bu şekilde hareket ediyorsa elektromobilitenin altına giriyor.
Avrupa elektromobiliteye önemli bir geçiş yaşıyor. 2023 yılında beklentileriniz neler?
Elbette çok hızlı büyüyor. Bundan 6 yıl öncesinde tüm dünyada 1 milyon elektrikli araç satılmıştı. 2022 yılına geldiğimiz zaman bu sayı 11,5 milyona çıktı ve her yıl yüzde 50-60 büyüyor. Dünyada elektromobilitenin ve elektrikli araçların başı çektiği bölgeler var. Çin birincisi, hemen arkasından Avrupa ülkeleri geliyor. Daha sonra da Kuzey Amerika, Asya ülkeleri ve diğer ülkeler diye gidiyor. Avrupa tabii ki özellikle Çin’den sonra, Çin teknoloji tedarikçisi, otomobil üreticisi, aynı zamanda akü de üreten kuruluş. Dolayısıyla Avrupa hemen arkasından pazar liderliğini takip eden bir kurum, bir oluşum.
Peki türkiye’de elektromobiliteye olan ilgi nasıl?
Avrupa’da geçtiğimiz aralık ayında Almanya’da satılan her 100 aracın 55’i elektrikliydi. Norveç’e baktığınız zaman daha da fazla. Yüzde 90’ların üzerinde. Artık 100 aracın 90’ı elektrikli. Onlar artık neredeyse sonuna gelmiş durumdalar. Aslında bu da normal çünkü Norveç 2025 yılından sonrasında içten yanmalı motorlu araçlara artık ruhsat vermeyecek. Daha doğrusu satışı bile olmayacak. Mecburen elektrikli araçlar satılacak. Bu yüzden de piyasa kendi önlemini alıp geçişini tamamlamak üzere.
Artık elektrikli araçlara geçmek üzereler. Buna benzer olarak hemen arkasından Hollanda, Almanya gibi ülkeler geliyor. Almanya, Hollanda hemen hemen artık birbirine çok yakın ama Almanya araç sayısı bakımından pazar lideri.
Türkiye’ye geldiğimiz zaman daha işin başındayız. Az önce bahsettiğim üzere 1 yıl içerisinde 11,5 milyon elektrikli araç satıldı. Türkiye’de ne kadar satıldı aynı dönemde diye bakarsanız 10 bin civarında araç. Toplamda 18 bin elektrikli araç var. Dolayısıyla biz daha işin çok başındayız. Ama yine Avrupa’daki gibi her yıl yüzde 60-70 büyüyen bir pazardan bahsediyoruz. Önümüzdeki 7-8 yıl içerisinde çok hızlı bir büyüme olacak ve 2030 yılında Türkiye karayollarında 1 milyondan fazla elektrikli araç göreceğiz.
Elektrikli araçlar hayatımızda uzun yıllardır var. Peki bunun yaygınlaşmamasının nedeni nedir? Geç kalmadık mı?
Aslında kalmadık. Avrupa ve Çin’e göre geç kalmış gibi gözükebiliriz ama hala kalmadık. Şöyle söyleyeyim zaten teknoloji yeni teknoloji. Lityum iyon teknolojisi akülerin araçlarda kullanılması 2010 yılından önce mümkün bile değildi.
“Avrupa’da geçtiğimiz aralık ayında Almanya’da satılan her 100 aracın 55’i elektrikliydi. Norveç’e baktığınız zaman daha da fazla. Yüzde 90’ların üzerinde.”
Enerji yoğunluğundan dolayı ya da kapasite yeterli olmadığından dolayı çok fazla kullanılamıyordu. 2010 yılından itibaren artık ekonomik olarak da mümkün olmaya başladı. 2010 yılından baktığınız zaman aküler kw saat ile ifade edilir. Kw saat maliyeti 1000 dolar civarına geliyordu akülerin. Fakat şu anda aradan geçen 10-12 yıl içerisinde bu 100 dolarlara kadar inmiş durumda. Dolayısıyla akü fiyatları düştükçe elektrikli araçların pazar şansı artıyor.
Diğer önemli bir nokta da kimse durduk yere sektörü elektrikli araçlara yönlendirmedi. Hani artık zamanı bitti, petrol bitiyor falan değil. Hâlâ doğal gaz hâlâ benzin var. Peki biz niye elektrikli araçlara geçiyoruz? Sera gazından dolayı elektrikli araçlara geçiyoruz. Artık biz biliyoruz ki sera gazı dünyanın sonunu getirebilir ve bunun farkındayız. Dolayısıyla artık emisyonları azaltmakla yükümlüyüz ve Birleşmiş Milletler de uluslararası kurumlar da başı çekerek tüm ülkeleri bu önlemi almakla görevli kıldı. Artık bütün ülkeler emisyonlarını azaltmakla yükümlüler ve bu aşamada da artık elektrikli araçlar hiç olmadığı kadar önem kazandı.
Peki elektrikli araçların avantajları neler?
Tabii ki elektrikli araçların birçok avantajı var. Az önce söylediğim gibi en önemli avantajı esasında elektrikle hareket ediyor olmaları. Şimdi elektrikle hareket ettiği zaman sonuçta şebeke elektriğini kullanıyor. Şebeke elektriğinin temiz olması da önemli burada. Şebeke elektriğini kömürden üretirseniz ve ürettiğiniz o elektriği de elektrikli araçlarda kullanırsınız o araç emisyonsuz olmaz. Dolayısıyla biz elektrik üretirken yenilenebilir enerji kullanmak durumundayız.
O elektriği eğer biz elektrikli araçlarda kullanırsak o zaman emisyonsuz sıfır emisyonlu araçlardan bahsedebiliriz. Dolayısıyla birinci kural sıfır emisyonlu araçlara doğru ve temiz elektrik sağlamak.
İkincisi egzoz yok elektrikli araçlarda. Yani siz petrol ya da dizel yakıtlı araçlarda şehir içinde ciddi bir hava kirliliğine sebep oluyorsunuz, egzozdan kaynaklı. Elektrikli araçlarda böyle bir şey yok. Sessiz bir şekilde hiçbir emisyon salmadan aracınızı kullanabilirsiniz. Sağlık ve çevre açısından bunlar çok önemli. Ama tabii ekonomi açısından baktığınız zaman da elektrikli araçların çok ciddi avantajları var. Akü maliyetleri, lityum iyon akü maliyetleri çok hızlı bir şeklide düşüyor.
Bundan 3-4 yıl öncesine kadar elektrikli araçlar ile içten yanmalı motorlu araçların fiyatları baya farklıydı. Pahalıydı elektrikli araçlar. Neden çünkü akü maliyetleri pahalıydı. Fakat geldiğimiz noktada akü maliyetleri o kadar aşağıya indi ki 2023 ya da 2024 yıllarında biz başa baş noktasına geleceğini düşünüyoruz artık. Yani satış fiyatı anlamında da elektrikli araçlar diğer dizel araçlardan ya da benzinli araçlardan farklı olmayacak.
Bunun yanında elektrikli araçlar çok az bakım gerektirir. Çünkü hareket eden parçası motorunda fazla yoktur. Mesela dizel araçlarda tekerleği döndürmek için kullandığınız 2000’den fazla hareketli parça vardır. Fakat elektrikli araçlarda bu sayı 21’dir. Dolayısıyla çok daha az bakım gerektirir elektrikli araçlar.
Yani şöyle düşünün ne egzoz gazı, ne radyatörü, ne motor yağı, ne de güç aktarma sistemi vardır. Frenler bile daha az aşınır. Balatalara da çok fazla yük binmez. Dolayısıyla bunların hepsi çok ciddi bakım yönünden bakım maliyetini azaltıp, gerekli olan bakım süresini de uzatan etkenlerdir. Bir kere kullanım maliyeti çok düşüktür. Çünkü siz elektrikli araçları örneğin şebekedeki şu anki mesken elektriğinde şarj ettiğiniz takdirde dizel araçlardan yaklaşık 4 kat daha ucuza
“Önümüzdeki 7-8 yıl içerisinde çok hızlı bir büyüme olacak ve 2030 yılında Türkiye karayollarında 1 milyondan fazla elektrikli araç göreceğiz.”
getirip şarj etmiş olursunuz. Bunun anlamı aynı ücretle 4 kat daha fazla gidebilirsiniz elektrikli araçlarla. Tabii şimdi fiyat konusu biraz farklı çünkü evde şarj ettiğinizde farklı fiyat, ticari şarj ettiğinizde farklı fiyat, dışarıda 22 kw’lık şarj opeatörlerinin işlettiği istasyonlarda şarj ederseniz farklı fiyat. Ama sonuçta hemen hemen hepsinde elektrikli araçlardaki yakıt maliyeti elektrik maliyeti gittiğiniz 100 km için bahsediyorum, dizel ya da benzinli araçlardan daha ucuzdur.
Dezavantajlarına gelecek olursak neler söylemek istersiniz?
İçten yanmalı motorlu araçlar ile başa baş noktasına gelmesi için 1-2 yıl gibi bir süre var. Bundan öncesinde bu dezavantaj daha büyüktü. O yüzden teşvik gerekiyordu. Yani devletler tarafından teşvik uygulanması önemliydi ki insanlar elektrikli araçları tercih etsinler. Şimdi hâlâ önemli belli bir noktada, fakat çok yakın bir süre içerisinde artık teşviğe de gerek kalmayacak. Bunun dışında dezavantajı yok diyebiliriz.
Menzil konusundaki eleştirilere cevabınız ne olur?
Öncelikle bu eleştirilerin de artık gereksiz olduğundan bahsetmem gerekiyor. 7-8 yıl öncesi için elektrikli araçların menzil sorunları vardı. Özellikle uzun yolla ilgili ciddi endişeler söz konusuydu. Fakat teknoloji ilerledikçe menzil sorunu aşıldı. Bataryaların kapasitesi ve verimliliği arttı. Günümüzde tek şarjda 1000 kilometrenin üzerinde giden araçlar var. Şu an bildiğim test aşamasında olup 1-2 yıl sonra satışa çıkartılacak bazı araçlar tek şarjda 2000 – 2500 kilometrelere çıkacak. Her yıl sene menzil artıyor.
Şarj istasyonları ile ilgili de önemli çalışmalar var. Hatta şunu söyleyebilirim, ülkemizde şarj istasyonlarının kurulumu elektrikli araç satışının önünde gidiyor. Lider şarj istasyonlardan birisi 2023 yılının sonunda Türkiye’de 200 bin araca yetecek kadar elektrikli şarj istasyonu ağı olacağını açıkladı.
eV Charge Show hakkında neler söylemek istersiniz?
Voli Fuarcılık ile beraber geçtiğimiz yıl ilkini düzenledik. Avere olarak konferans kısmını üstlendik. Fuar ve konferans anlamında çok büyük başarılar elde ettik. 2023 yılının Kasım ayında ise 2.’sini düzenleyeceğiz. Uluslararası tarafı ağır bir fuar olmasını planlıyoruz. Geçen seneki fuar alanı yaklaşık 2 katı kadar büyüyecek. Çünkü ilgi çok yüksek. Start-up yarışmamız da olacak.
Kısa ve orta vadedeki hedeflerinizden bahseder misiniz?
Üye sayımız hızlı bir şekilde artıyor. Şu anda 52 üyemiz bulunuyor.
2023 yılının sonunda bu üyeyi ikiye katlamayı hedefliyoruz. Sektörle birlikte büyüyeceğiz. Her derneğe üye olan kuruluşların bu dernekten beklentileri oluyor. Biz de onların
sesi olmak için çabalıyoruz. Kamu kurum ve kuruluşlarıyla bir bağlantı noktası olmak istiyoruz. Yurt dışındaki Avere ağıyla bir network ekosistemi oluşturmak istiyoruz.